Anna Maria Beylunioğlu Atlı
Baharın Çocukları; Son Göçer Çobanlar

Yazı ve fotoğraf: Turan Çetin
Her yanı dağlar, yaylalar, çayırlık ve ovalarla süslenmiş, zirvelerinde kar eksik olmayan, ovalarında, düzlüklerinde dolaşan göçer çobanların evleri. Dağlar ve ovalar sayesinde her zaman yeşil ve bereketli toprakların diyarı Anadolu.
Bir koyun bir keçi sürüsü, peşlerinde bir aile; sanki her mevsim baharı yaşamak ister gibi takip ederler. Makinin, bozkırın evlatlarını doyurmak için. Nerde bahar oraya göçerler. Kışları baharı ovalarda, yazları ise dağlarda bulurlar. Binlerce yıldır baharın peşinde göçebe yaşamlar devam eder.
Bu göçebe kültür Anadolu'nun köklerini ve temelini oluşturmaktadır. İnsanın doğal habitatlara en az etkisinin olduğu bir yaşam şeklidir. Konmadan göçmek aynı alanda insan baskısını azaltmakta ve göç esnasında kaybolmuş olan ot obur türlerinin (ceylan, geyik, oklu kirpi, dağ keçisi) doğa ve ekosistemdeki rollerini, güdeme usulü hayvancılık yaparak kapatmakta. Ancak bu şekilde ot ve orman baskısı dengelenmiş, birçok tür de bu nedenle hayatta kalmaktadır. Çobanlar kurdun kuşun da rızkını sağlamaya katkı koymaktadır.
İnsan toplulukları olarak da göç ettikleri için sahiplenme, benimseme, ben merkezcilik ve merkezi yönetim anlayışı kök salamamıştır. Göç eden ve yollarda olan göçer toplumlar, doğanın içinde akıp gitmekte ve bir parçası olduğunu yaşamın içinde bulunmaktadır. Göçerlerin tarım ile uğraşmaması, alan sahiplenmesinde bulunmaması ve devamlı göç esnasında olmaları, doğanın kendi özünde ve her mevsim zamanına göre çıkan otları toplayarak bir yaşam geliştirmiştir (otacılık). Bu da binlerce yıldır doğanın özünde olan doğal yaşamların hayatta kalması anlamındadır.
Sabit yaşamın getirisi olan okul, eğitim beton binalar içerisinde müfredatın ezberciliği ve rekabet, yarış anlayışı içerisinde değil, doğanın ve yollarda olmanın verdiği eğitim ile kısmen devam etmektedir. Yazılı olmayan kültürlerin söz ve yaşam kalitesiyle uygulamalı olarak aktarıldığı eğitim- öğretim yöntemi geçerliliğini doğada olduğu gibi korumaya devam etmektedir. Çoban masalları, atasözleri, deyim ve deyişler, hikayeler, örf ve adetleri söz ile yapılmaktadır. Yazı okuyana bilgi verir, söz uçar ve sahibini, duyması gerekeni bulur misali.
Çobanlar Anadolu’daki doğal dengenin korunması için en temel görevlerden birine sahiptir. Onlarca yıl önce nesli tükenmiş olan büyük ot oburların doğadaki boşluğunu kapatıyor aslında, Ceylanlar, geyikler, yaban koyunu ve yaban keçileri neredeyse artık yok. Ama doğada denge gereklidir. Bu eksikliği azda olsa küçükbaş sürüler ile kapanıyor. Orman baskını, ölen hayvanların doğada bırakılması sayende başka canlılara yuva rızık oluyor.
Doğa Koruma ve araştırma çalışmalarım esnasında dağlar ve ovalarda çalışırken hep gözlerim çobanları arıyor. Çünkü sürülerle göç eden, ederken de doğanın içinde olan çobanlar bölgede hangi canlıların olduğunu, nerde ve nasıl yaşadıklarını çok iyi biliyorlar. Pilot çalışmalarımda özellikle Çizgili Sırtlan ve Leopar gibi büyük yırtıcı türlerin varlığı ve bilgilerini hep çobanlardan alabilmişimdir. Birçok koruma ve izleme çalışmasında gönüllü olup arazi çalışmaları esnasında destekleri olmuştur. Doğayı doğa zamanının içinde olan bir çobandan dinlemek. Matematiği bir matematik profesöründen dinlemek gibidir.
Kaybolmak üzere olan baharın takipçiliği, Anadolu'nun çok nadir ve özel noktalarında devam etmektedir. Dağlar ile ovalar arsında bir dere misali halen akmaktadır.